Zaman, bazen bir hükümdarın kararlılığıyla şekillenir ve mekan, onun zaferinin tanığı olur. 1529’da, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Osmanlı ordusu, Macaristan’ın kalbi Budapeşte’yi fethetmek için harekete geçti. Bu an, sadece bir askeri başarı değil, bir dönemin ve binlerce hikayenin kesişim noktasıydı.
1529’un sonbaharında, Kanuni’nin ordusu, Orta Avrupa’yı sarsan bir seferle Budapeşte’ye ulaştı. Mohaç Zaferi’nin (1526) ardından Macaristan’ın büyük kısmı Osmanlı kontrolüne geçmişti, ancak Budapeşte hâlâ bir direniş merkeziydi. Kanuni, stratejik dehasıyla şehri kuşattı; günler süren mücadeleler, top sesleri ve askerlerin cesaretiyle dolu bir sahne ortaya çıktı. Bu fetih, Osmanlı’nın Avrupa’daki gücünü pekiştiren dönüm noktalarından biriydi. Şehir, kan ve terle yazılmış bir hikayenin yeni bölümü oldu.
Fetih tamamlandığında, Budapeşte Osmanlı’nın idaresine geçti. Camiler, hamamlar ve kervansaraylar inşa edilerek şehir, Doğu ile Batı’nın buluştuğu bir mekan haline geldi.
